27 Ağustos 2006

Rüya'da yazmak

Rüyamda çok güzel bir roman yazıyorum.

Bütün roman karakterleri ve mekanlar müzik gruplarının ve müzüsyenlerin adlarından oluşuyor. Benim (anlatıcının) adı, örneğin 10CC. Kızkardeşlerimin adı ise Slits—Shakespeare’s Sisters’dan iyidir, değil mi yani?— Diğer isimler olmadık bağlantılar içine giriyor. Bu ilşkileri oluşturmama yardımcı olan tek şey dijital fotoğraf makinem. Makinayla kendi odamdaki ya da misafirliğe gittiğim insanların CD koleksiyonlarının fotoğraflarını çekiyorum. Rastlantısallık unsurundan besleniyorum anlayacağınız. Dara düşünce bu çok yakın plan çektiğim ve CD'lerin sırtlarını okuyabileceğim fotoğraflara bakıp bir karakter oluşturuyorum. Mesela Cohen bir taksiciyi, Diamanda Galas çiçekçiyi, Elvis Costello bir torbacıyı oynuyor.

Olay Coney Island adında tuhaf bir yerde geçiyor; Coney Island’la ilgisi yalnızca Van Morrison’ının şarkısından mülhem. AC/DC her yerde karşınıza çıkıyor ve ortalığı dağıtıyor. UK-Subs denen meymenetsiz, 10 CC’nin (ben oluyorum bu, hatırlatırım) kızına (Constanze) yamuk yapıyor. Erkin Koray geliyor sonra (Hollanda’nın Venlo kasabasındaki Sounds adını taşıyan—aha! al sana bir başka karakter/mekan adı— müzik dükkanında, yanılmıyorsam deneysel CD reyonunda görünce göğsüm kabardı, ağlamamak için inanın zor tuttum kendimi...); kendisi anlatıcının dayısı oluyor....

Dara düşünce Sounds'a gidiyorum ya da Dost'a durmadan fotoğraf çekiyorum ve kişiler, olaylar ve aralarındaki bağlantılar çok akıcı bir şekilde ete kemiğe bürünüveriyor. Mesela Constanze ile Sound Garden denen bir çay bahçesinde buluşuyoruz, hemen yanımızda Steve Winwood adında kasabanın zengin tefecisi oturuyor, bir T-şört ve deri ceket giymiş serseri ise onun kabadayısı Frank Zappa'dan başkası değil.

Bir ara, Waterboys meyhanesinde, barmene
—Hey, Tom (Waits), bana bir bira daha ver,
dediğimi anımsıyorum.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home